Elif Türkölmez, İyi Kitap'ın Eylül 2012'de yayımlanan 43. sayısında Dedektif Bol Bel serisinin ilk kitabı Sözcük Korsanı'nı değerlendirdi.
Aşkın Güngör’ün Sözcük Korsanı: Gizemli Şeyler Dedektifi Bol Bel’in İnanılmaz Serüvenleri adlı kitabı, iletişim çağında iletişim kurmayı beceremeyen yetişkinlere çocukların naif dünyasından koca bir nanik yapıyor.
Birbirine çok benzeyen binlercesi yapılıyor gerçi ama daha bu sabah okuduğum yeni bir araştırmaya göre, yetişkinlerin yapmaktan en az hoşlandığı şey “işe gitmek”miş. Şaşırtıcı değil aslında. Yetişkin olmak demek ilk önce bir iş sahibi olmak, sonra da mütemadiyen bu işten ve işin getirdiği stresten şikâyet etmek demek. İş yüzünden dostlara “merhaba” demeye, anne babaya telefon açmaya, çocukların ödevlerine yardım etmeye, spor yapmaya, müzik dinlemeye vakit yok. Ya da yetişkinler öyle sanıyor. Ursula K. LeGuin, “Amerikalılar Ejderhalardan Neden Korkar?” adlı makalesinde çok güzel anlatır bu durumu: Çünkü fantezi para etmez ve yetişkinler sadece paradan hoşlanır. Para etmeyen her şey vakit kaybıdır. En çok da hayal kurmak…
Aşkın Güngör’ün Sözcük Korsanı: Gizemli Şeyler Dedektifi Bol Bel’in İnanılmaz Serüvenleri adlı kitabı Le Guin’in açtığı yoldan yürüyen, “yetişkinlik” denilen “ciddi” kurumu kıyasıya eleştiren ve gücünü de çocukların pür-i pak zihinlerinden, basit ama zekice bakış açılarından alan bir kitap. Baktığı davaların karşılığında para değil “hayal” kabul eden “çocuk ruhlu” Dedektif Bol Bel’in, “şekli ve manası değişen sözcüklerin” gizemini araştırdığı öyküde, hem sürükleyici bir hikâyenin peşine düşüyor, hem de isabetli yetişkinlik eleştirilerine rastlıyoruz.
Dedektif Bol Bel, “R” harfini söyleyememesi; gizemli olayları çözmesi karşılığında bin renkli kelebek, hiç bitmeyen ekmek, kabuksuz kaplumbağa, mor tavşan, evsiz çatı, çalışkan ağustosböceği gibi şeyler kabul etmesi; “Hevkesin biv işi vav, benim işim kollavım. Hevkes işine gidev, ben kollavımı sallavım… Lay lay lom…” diye şarkı söylemesi; yetişkinlerin hayatındaki “portatif, kanıksama, portföy, öbek, muğlak, nahif, ironi, kadim, ansiklopedi, ivedi” gibi sözcükleri kullanmaması gibi özellikleri nedeniyle BAÇYOF’tan mezun olamamış tek yetişkindir. Yani “Beş Derste Çocukları Kandırmak”, “Nasıl Sıkıcı Olunur?”, “Çocukları Görmeme Yöntemleri”, “Sorular Nasıl Savuşturulur?”, “Çok Şahane Bahaneler”, “Azarlama Teknikleri” gibi derslerden geçemediği için “Bırak Artık Çocukluğu Yetişkin Ol Fakültesi”nde sınıfta kalmış ve ÖBÇOK, yani “Ömür Boyu Çocuk Olarak Kalmak” cezasına çarptırılmıştır. Dedektif Bol Bel’in bundan bir şikâyeti yok, o yetişkinlerin hoşlandığı şeylerden zaten hoşlanmıyor ve sadece çocukların hayata sorgulayan gözlerle bakabileceğini, yetişkinler içinse hayatın, bütün ayrıntıları bilindiği için gizemini yitiren bir şey olduğunu düşünüyor.
İşte tam da yetişkinlerin bu özelliklerinin sebep olduğu bir hikâye anlatmış Aşkın Güngör. Yetişkinlerin “dinlemeyi” bilmediği bir dünyada, idareyi çocuklar ele alırsa ne olacağının yanıtını bize çok güzel göstermiş. Teknolojiyi kullanmayı çok iyi bilen ama bunu yetişkinler gibi hayatın her anına bulaştırmayan çocuklar, anne ve babalarının ilgisizliğini yine teknolojiyi kullanarak cevap veriyor. “Sözcükleri bozan” Dinçer’in hikâyesi eğlenceli başlıyor, ama şunu söylemeliyim ki bu gerçekten dokunaklı bir öykü. Özellikle de ebeveynler için… O yüzden kitabı çocuklardan ziyade yetişkinlere tavsiye ediyorum. Çıkartacak çok dersleri var.
Dinçer, kendisiyle ilgilenmeyen, onunla konuşmak yerine telefonla konuşan annesiyle biraz olsun yalnız kalabilmek ve baş başa konuşabilmek için bir yol düşünüyor. Bilgisayarla arası iyi olduğu için, annesi ve kendisi dışında herkesin etkileneceği bir “iletişim bozma” programı yazmayı başarıyor. İstediği tek şey dünya üzerindeki herkesin anlaşılmaz sözcüklerle konuşması. Böylece başkalarıyla iletişim kuramayan annesinin sadece kendisine kalması…
Bilgisayarla haşır haşır neşir olmayan zamane çocuğu yok gerçi, ama sizinki de onlardan biriyse bu akşam kitapçıya uğrayıp onun için Dedektif Bol Bel’in Serüvenleri’ni paketletebilirsiniz. Kendisi gibi bilgisayar canavarı bir çocuğun, bu aleti ne için kullandığını okurken, belki ilham alır ve kendi hayatı için nasıl bir program yazmak istediği konusunda hayal kurmaya başlar. İnanın bu onu karşınıza alıp “Bir sorunun mu var?” diye sormaktan daha iyi. Bir de unutmayın, çocuklar her şeyin farkında, cep telefonunuzun ekranına onun yüzünden daha çok baktığınızın da…
Elif TÜRKÖLMEZ – İYİ KİTAP – SAYI 43 – EYLÜL 2012
Kommentare