Derler ki bir yerde bir kelebek kanat çırptığında başka bir yerde fırtına başlar. Bu sefer hikâyemiz de hikâyedeki kelebeğin görevi de başka. Bu kelebek etkisi gücünü kitaplardan alıyor, etkisini ise henüz bilginin ve sevginin gücünü öğrenememiş insanlarda gösteriyor. Gizemli bir kitabın ilk sayfasında duran kelebek çizimi birden canlanıp havalanınca üç çocuk kahramanımız kendilerini kelebeğin peşinde, Düşler Diyarı'nda buluveriyorlar. Sonrası ise akla hayale gelmeyecek bin bir macera...
Öğretmenlerinin cezalandırdığı iki haylaz Ertan ve Bülent ve gözetmen olarak yanlarına verilen çalışkan Kadri, kütüphanede buldukları garip görünümlü bir günlük aracılığıyla Düşler Diyarı'na geçiş yaparlar. Görevleri, buldukları günlüğü ve günlüğün sayfaları arasında duran kelebeği sahibine iletmektir. Tabii günlük -ki adı Kulultum (tersten okumayı deneyin)- ve kelebek çocuklara hayat dersi vermek için önlerine çıkmıştır. Kelebeğin peşinde takılan üç çocuk, yaşadıkları maceralarla arkadaşlığın önemini ve kitapların gücünü öğrenirler. Atıldıkları tehlikeli maceralarda periler ve bilgeler yoldaşları, koruyucuları olur. Baş Peri Uzra’nın verdiği büyülü kitap, başları her derde girdiğinde mavi mavi ışıldayarak kafiyeli bilmecelerle onlara çıkış yolunu gösterir. Düşler Diyarı’nın burada verdiği mesaj çok açık. Zaten yazar birkaç yerde daha bunu vurguluyor: Kurtuluş kitaplarda! Hatta hatırı sayılır bir bölümün ayrıldığı “Cam Kafalar” hikâyesi, televizyona hapsolup hayal güçleri kıt ve bilgisiz çocuklara dönüşenlerin kurtulmalarının ancak kitap okuyarak mümkün olduğunu ama bu yüzden de cam kafaların o bölgede kitapları yasakladığını anlatıyor.
Ertan, Bülent ve Kadri’nin görevleri boylarından büyük; gülücüğü çalınan prens ve prensesi acilen kurtarmaları gerek. Sadece onlar olsa yine iyi, Hep Çocuk Kalanlar Krallığı’nda cam kafaların esiri olan çocukları da ailelerine kavuşturmak onların görevi. Sonra Kılanef ülkesinin kralı Lizer’i de alt etmeleri gerek. Kulağa çok karışık geliyor değil mi? 324 sayfalık hacimli mi hacimli kitapta daha birçok acayip isimli karakter ve macera mevcut. Kitabın hacminden gözü korkacak çocukların mesajı alması zor, ki en güçlü mesajın kitap okumanın insana kazandırdıkları olduğunu düşünürsek bu güzel bir paradoks.
KELEBEĞİN MUCİZESİ: TEBESSÜM
Kelebeğin temsil ettiği şey çok özel; kanat çırptığında gökkuşağı gibi ışıltı saçan kelebekler insanların tebessümünü simgeliyor. Kitaptaki kötü kral da hâliyle kelebeklerin yani insanların yüzündeki gülücüğün peşinde. Sahip olduğu kötücül güçleriyle insanların yüzünden tebessümlerini çalan, rengarenk kelebekleri simsiyah bir sandığa kapatan Kral Lizer, çocukların cesaretiyle alaşağı edildiğinde kelebekler sahiplerinin yüzlerine konarak gülücüklere dönüşüyor. Sonsuz gibi görünen karanlıklardan çıkılan aydınlıkları tasvir etmek için çok ışıltılı bir yöntem bulmuş yazar.
İSİMLERİN GİZEMİ İÇİN AYNAYA BAK
Kitap, Peri Kiliyi’nin Prenses Müssebet’e ait olan Kulultum ve Bin Renkli Kelebeği, Arıtah Nehri’nin sularına ulaştırma çabasıyla başlıyor. Pek bir şey anlamadıysanız üzülmeyin, okumaya devam. Sırada kötü mü kötü yarasa adamlar var: Zamnatu, Şellak, Kılığaşa ve Kilsip. Dört yarasa adam efendileri, kötülerin şahı Kral Lizer’den aldıkları emri yerine getirmek zorundalar. Bu kulağa bir tuhaf, biraz da tanıdık gelen isimler böyle devam ediyor; Ralkazu ve Adves ülkeleri, Telasa dağları, çoban kız Rilibalo, Bilge İglib, Ece Uzra, Şadakra, Teyiniyi… Bunlar dostlarımız. Korkunç yaratık Natyeş’i de unutmayalım. Nasıl isimler bunlar böyle? O hâlde Baş Ece Uzra’yı taklit edip şöyle bir ipucu verelim; aynaya bakarsanız hepsinin gerçek okunuşlarını görebilirsiniz.
ELBİRLİĞİ VE KİTAPLARIN GÜCÜYLE…
Romanın bir yerinde “gerçekleri görebilmek için olağanüstü bir hikâyenin içine düşmeleri gerek…” deniyor. Ertan, Bülent ve Kadri’nin, farklı özellikleriyle de olsa bir ortak noktada, arkadaşlarınca sevilmemede buluşan bu “dışlanmışlar takımı”nın da görmesi gereken gerçekler var. Kitapları, özellikle şiirleri, okulu, sorumlulukları sevmeyen Ertan’ın, hırsla öğretmenin gözüne girmek için arkadaşlarını ispiyonlamayı göze alan Kadri’nin ve okulu da kitapları da seviyorken kendi karakterini gösterebilecek güce sahip olmayan Bülent’in öğrenmeleri için olağanüstü bir macerada kahraman olmaları gerekiyor. Dahası tek başlarına da değil, üçü ele ele verirlerse ve kitaplardan destek alırlarsa başarabildiklerini görebilmeleri gerekiyor.
Aşkın Güngör tarafından kaleme alınan Düşler Diyarı, fantastik olay örgüsünün içine sakladığı bu mesajlarla hem okurken keyif veren hem de öğretici bir yanı olan özgün bir dünya yaratmayı başarmış. Arka planda Düşler Diyarı’nın resmedildiği, önde de üç karakterin çizimleriyle oluşturulan canlı kapak tasarımı da kitabın dünyasıyla ilgili fikir vermesi açısından başarılı. Kitap 324 sayfadan oluşuyor, okumayı seven çocuklar için güzel bir hediye, Ertan gibi kitapların değerini henüz keşfedememişler içinse kaçırılmaz bir fırsat. Sadece bu dünyayı değil, Düşler Diyarı’nı kitaplar kurtaracak.
Emel Altay, İyi Kitap #111, Şubat 2019
Comentários